I- GİRİŞ
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu madde 179 vd. hükümlerinde düzenlenen ceza koşulu, borçlu üzerinde baskı kurmak suretiyle borçlunun sözleşmeden doğan edim yükümlülüğünü gereği gibi ifa etmesini sağlamak adına sözleşmelerde sık sık kullanılmaktadır. Nitekim ceza koşuluyla kararlaştırılan ceza miktarının genel olarak tazminat miktarından yüksek tutulduğu göz önüne alındığında, borçlu sözleşmeden doğan borcunu ifa etmek için daha fazla çaba sarf edecektir.
Bu yazıda ceza koşulunun türlerini ve ifaya ekli ceza koşulunun talep edilebilmesi için kanunen öngörülen yükümlülükleri ele alacağız.
II- CEZA KOŞULUNUN TÜRLERİ
1- Seçimlik Ceza Koşulu:
TBK madde 179/1 uyarınca; "Bir sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi durumu için bir ceza kararlaştırılmışsa, aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça alacaklı, ya borcun ya da cezanın ifasını isteyebilir." Buna göre; taraflar sözleşmeyle aksi bir kararlaştırma yapmamışsa, öngörülen ceza koşulu hükmünün "seçimlik ceza" olduğu ve ceza koşulu alacağına hak kazanan alacaklının ya ceza koşulunun ifasını ya da sözleşmeyle kararlaştırılan edimin ifasını talep etme haklarından birini kullanabilmesi mümkündür.
2- Dönme Cezası (İfayı Engelleyen Ceza Koşulu):
Dönme cezasının kararlaştırıldığı durumlarda, gerçek anlamda bir ceza koşulu alacağının doğduğundan bahsedilemeyecektir. Nitekim, diğer iki tür ceza koşulunda borçlunun sözleşmeyle kararlaştırılan borcunu gereği gibi ifa etmemesi durumunda ödeyeceği ceza bedeli söz konusuyken ; dönme cezasında herhangi bir borca aykırı durum yaşanmadan borçlunun sözleşmeyle önceden belirlenmiş olan bedeli ödeyerek sözleşmeyi sona erdirme iradesi söz konusudur. Bu sayede borçlu, ceza miktarını ödeyerek herhangi bir gerekçe belirtmeksizin sözleşmeden dönme imkanına sahip olacaktır.
3- İfaya Ekli Ceza Koşulu:
TBK madde 179/2 uyarınca; "Ceza, borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir." Bu hükme göre sözleşmede belirlenen borcu yerinde veya zamanında gereği gibi ifa etmeyen taraf aleyhine hem borcu ifa edeceği hem de kararlaştırılan ceza koşulu bedelini ödeyeceği yönünde kararlaştırma yapmak mümkündür. Bu hususta sözleşmede açık bir hüküm bulunması halinde, borçlu ifayla birlikte belirlenmiş ceza koşulu bedelini de ödemekle yükümlü olur.
III- İFAYA EKLİ CEZA KOŞULUNUN TALEP EDİLEBİLMESİ İÇİN KANUNEN ÖNGÖRÜLEN YÜKÜMLÜLÜKLER
Borçlu, kusurlu olsun ya da olmasın sözleşmeyle kararlaştırılan edimi gerektiği gibi ifa etmediği takdirde sözleşmede kararlaştırılan ceza koşulunu ödemekle yükümlüdür.(TBK 180/1) Ancak ifaya ekli ceza koşulundan doğan alacak hakkının talep edilebilmesi için kanunun öngördüğü belirli şartların alacaklı tarafından yerine getirilmiş olması gerekir. Nitekim TBK 179/2 hükmü ile ifaya ekli ceza koşulunun kararlaştırıldığı durumlarda "alacaklı, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça" asıl borç ile birlikte ceza koşulunun da talep edilebileceği düzenlenmiştir. Buna göre ceza koşulunun talep edilebilmesi; alacaklının bu haktan açıkça feragat etmemiş veya ifayı çekincesiz(ihtirazi kayıt koymadan) kabul etmemiş olmasına bağlanmıştır. Bu noktada uygulamada en sık rastlanan hak kaybı, sözleşmeye aykırı edimin alacaklı tarafından ihtirazi kayıt dermeyan edilmeden kabul edilmesi şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Dikkat edilmelidir ki; alacaklının taraflarca kararlaştırılan ceza koşulu bedelini talep edebilmesi için mutlaka teslim sırasında ceza koşulu alacağı hakkını saklı tuttuğuna ilişkin bir çekince koyması gerekmektedir.
Yargıtay 15. H.D 2018/3338 E. 2019/1771 K. sayılı kararında, "Taraflar arasında düzenlenen üç ayrı sözleşmedeki kararlaştırılan cezai şart ifaya ekli cezai şart niteliğinde olup, bozma ilamında da belirtildiği üzere bu cezanın istenilmesi için teslim anında talep hakkının saklı tutulması veya sözleşmede ihtirazi kayda gerek olmaksızın cezai şart talep edilebileceğine ilişkin bir hüküm bulunması gerekir." hükmünü tesis etmiştir.
İhtirazi kayıt bildiriminin alacaklı tarafından en geç ne zaman borçluya bildirilmesi gerektiği ve şekli konusunda kanunda açık bir düzenleme bulunmamaktadır. Bildirimin zamanına ilişkin olarak doktrinde ve Yargıtay uygulamasında ihtirazi kayıt bildiriminin ifayı kabulden önce, kabul sırasında veya en geç kabulden hemen sonra borçluya bildirilmesi gerektiği kabul edilmektedir. Bildirimin şekline ilişkin olarak ise herhangi bir şekil şartı bulunmasa da davacı(alacaklı), ihtirazi kayıt ileri sürdüğünü ispat etmekle mükelleftir. İspat külfetinin alacaklı tarafta olduğu göz önüne alındığında yazılı bir bildirimde bulunulması önem arz etmektedir. Bu doğrultuda, Yargıtay 23. H.D 2016/943 E. 2018/5487 K. sayılı kararında "Taraflar arasında imzalanan 09.10.2009 tarihli Arsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmesinde teslim, iskan şartına bağlanmakla, bu itibarla ifaya ekli cezai şart mahiyetindedir. Talep edilebilmesi için teslimde ihtirazı kayıt ileri sürülmesi gerekmektedir. Bu yönde iddia ve ispat da bulunmadığından bu talebin reddine karar verilmesi gerekirken mahkemece yanılgılı gerekçe ile talebin kabulünde isabet görülmemiştir." hükmünü tesis etmiştir. Diğer yandan sözleşme taraflarının tacir olduğu durumlarda 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu madde 18/3 hükmü göz önüne alınarak bildirimin noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sisteminden birisi vasıtasıyla yapılması gerekmektedir.
Nihai olarak; ifaya ekli ceza koşulunu talep hakkının düşmemesi için ceza koşulu hakkından feragat edilmemesi ya da sözleşmeyle kararlaştırılan borcun sözleşmeye uygun şekilde ve zamanda teslim edilmemesi halinde ceza koşulu alacağının saklı tutulduğuna ilişkin bir ihtirazi kayıt konulması olası hak kayıplarının önüne geçecektir.